Yukarıdaki başlığın çok iyi anlattığı, belki de yetersiz kaldığı gibi, ödüle doymayan yazar-yönetmen-oyuncu Hakkı Kuş, on üç yıldır Eskişehir Şehir Tiyatroları’nın en başarılı oyuncularından. Özellikle de son birkaç yıldır yıldızı sürekli yükselmekte! Önce Anadolu Üniversitesi öğrencilerinin kurduğu Sui Jeneris Tiyatrosu’na yeni bir kan vererek ivme kazandırdı. Bununla da yetinmeyip Odunpazarı Belediye Tiyatrosu’na Genel Sanat Yönetmeni olur olmaz çok büyük başarılara imza attı.
Biz de bu vesilelerle, hem Hakkı Kuş’u biraz daha yakından tanımak ve tanıtmak hem de bu başarıların izlerini sürmek için bir söyleşi yaptık. Söyleşimizde, kendisini açıklayacağı sorular yanında, Şehir Tiyatroları’ndaki başarısından tutun da Sui Jeneris, Odunpazarı Belediye Tiyatrosu ve son olarak sahnelenmekte olan yönetmenliğini bizzat kendisinin yaptığı “Bit Yeniği” oyunu hakkında birçok soru yönelttik. Zevkle okuyacağınıza inanıyorum.
Ben, sanatçılar kendilerini tanıtsın isterim. Hakkı Kuş kendini nasıl tanıtır çok kısa olarak?
Ben, Diyarbakır doğumluyum. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nden mezun oldum. Yaklaşık on üç yıldır Eskişehir Şehir Tiyatroları’nda çalışıyorum. Ayrıca Anadolu Üniversitesi’nde sanatçı öğretim görevlisi olarak ders veriyorum. Aynı zamanda Odunpazarı Belediye Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeniyim. Oyunculuk, yazarlık ve yönetmenlik yapıyorum. Yayımlanmış bazı şiirlerim var.
Eskişehir’de, özellikle tiyatroyla ilgili olanlardan seni çok tanıyan vardır. Yürürken insanlar seni durdurup konuşmak istiyorlar mı?
Evet, çok fazla sevenim var, ben de onları çok seviyorum. Oyunlardan sonra ya da bir yere giderken sohbet ediyoruz ayaküstü. Bazılarıyla sözleşip görüştüğüm de oluyor. Çoğunlukla beğenilen rollerimin adıyla beni tanımlıyorlar.
En çok hangi rolünle tanınıyorsun?
En çok Palto’yla tanınıyorum. Zaten bana “Palto” diye hitap ediyorlar çoğunlukla. Bir de Bit Yeniği’nde Arap rolü oynamıştım. “Arap” diyorlar bazen de…
Yazar-yönetmen-oyuncu üçlüsünde en çok keyif aldığın hangisi? Kaldı ki, bazen bu üçlü birbirine karşıt da olabiliyor. İleride hangisine daha çok yoğunlaşmak istersin?
Bunları birbirinden nasıl ayırabilirim, bilemiyorum. Aslında dünyada böyle bir ayrım yok, bizde var! Dünyada “Tiyatro adamlığı” diye bir terim söz konusu. Teorisyen olabilirsiniz, aynı zamanda, oyun yazabilirsiniz, reji yapabilirsiniz. Başka yazarların oyunlarını oynayabilirsiniz. Ben vaktimin çoğunu tiyatroya adadığım için üçünü de bir arada sürdürmek istiyorum. En zevkli olanı oyunculuk benim için. Sahnede seyirciyle nefes alışverişi çok zevkli! Her gün farklı lezzetler tadabiliyorsunuz!
Tiyatroda sevmediğin nedir? Tiyatronun şu yönünü hiç sevmiyorum diyebilir misin?
Benim açımdan en zor iş, tiyatrodan kopamamam ve evime iş götürmem. Ama bu meslek, sadece 9-18 saatleri arası çalışmadığımız bir meslek! Bu nedenle evimize iş götürüyoruz, gerginliklerimizi, sevinçlerimizi de götürüyoruz. Tabii ki tebrikleri de eleştirileri de… Bir de sevmediğim, meslek ahlakı edinmemiş sanatçılar. Sadece kendini düşünenler. Tek kişilik bir oyun bile olsa, bunun bir ekip işi olduğunu unutmamak gerekir!
Ayrıca şairlik, tiyatro eğitmenliği, müzik gruplarında solistlik, film, belgesel, dizi, reklam, seslendirme projelerinde yer aldın. Bu kadar karpuzu bir koltukta nasıl taşıyorsun?
Bunların çoğu benim mesleğimle çok bağlantılı. Bunları yaparken bir de ticaret yapmıyorum yani… Bütün bunları zaten eğitimimiz süresince aldık. Örneğin, seslendirme diksiyonla ilgili. Müzik, zaten koro, şan, solfej eğitimlerimiz oldu. Dizi oyunculuğu çok da tasvip etmediğim ama yapmak zorunda olduğum bir konu. Uzun zamandır da yapmıyorum zaten.
Burayı biraz açabilir miyiz? Neden zorunda oluyorsun?
Çünkü ben hâlâ kirada oturuyorum. İster kamuda olsun ister özelde, bir tiyatrocunun hayatını kazanması zor! O yüzden işimizle ilgili çalışmamız gerekiyor. TV dizilerine daha önce katıldım ama uzun zamandır oynamadım. Zaten sevdiğim bir rol de çıkmadı. Dört beş yıldır sadece tiyatro yapıyorum ve edebiyatla ilgileniyorum.
Çeşitli kurumlardan yılın sanatçısı, en iyi erkek oyuncu, en iyi yönetmen gibi birçok ödül aldın. Ödüller hakkında ne düşünüyorsun? Ödüller objektif midir?
Daha önce de söylemiştim, ben ödüllerin birçoğunu objektif bulmuyorum. Ben de birçok ödül aldım. Aldığım ödüllerin bizzat halk tarafından layık görülmesi, beni biraz olsun rahatlattı. Bazı ödüllerin ahbap-çavuş ilişkisiyle olduğunu biliyoruz. Mutlaka kendi hakkıyla, emeğinin gücüyle ödül alanlar vardır. Ama bunlar azınlıkta kalıyor. Ayrıca ben aktif olarak tiyatronun içinde olanların jürilerde bulunmasını doğru bulmuyorum. Jürilerin hem oyunculuktan hem rejiden anlaması, hem de aktif olarak tiyatroyla uğraşmayanlardan seçilmesi taraftarıyım.
Benim izlediğim kadarıyla, Hakkı Kuş Eskişehir’de sürekli yükselen bir sanatçı. Önce Şehir Tiyatroları, sonra Sui Jeneris, şimdi de Odunpazarı Belediye Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmenliği. Bu kadar başarının sırrı nedir?
Şöyle açıklayabilirim: Tiyatroda yatıp kalkıyorum ben! Özellikle son beş yılım böyle geçti. Arkadaşlarımla bile görüşemiyorum, çok istediğim halde! Bundan şikâyetçi miyim? Değilim tabi… Çalışmalarımın meyvelerini almaya başladım. Bir sürü teklif geliyor, bu da beni mutlu ediyor. Türkiye’nin dört bir yanında rejiler yapıyorum. Devlet tiyatroları olsun, Belediye tiyatroları ya da özel tiyatrolar… Fark edilmek güzel bir şey, hiçbir şey tesadüf olmuyor. Sadece yetenekle de değil, çalışarak ki ben çalışıyorum.
İzin verirsen önce Şehir Tiyatroları’ndan başlayalım. Sen her ne kadar Sui Jeneris ve Odunpazarı Belediye Tiyatrosu’un Genel Sanat Yönetmeni olsan da, her şeyden önce Şehir Tiyatroları’nın bir oyuncususun! Orada da başarılısın, hatta aldığın alkışlar Şehir Tiyatroları’ndaki gücünle yakından ilgili. Şu anda hangi oyunlarda rolünü sürdürmektesin? Ayrıca Büyük Şehir Belediyesi’nde hazırlamakta olduğun bir rolün var mı?
Evet, on üç sezondur birçok oyunda rol aldım ve halen almaktayım. Gergadan ve Jeanne d’Arc’ın Öteki Ölümü aldı oyunlardaki rollerimi sürdürmekteyim. Bunun dışında yeni çıkan oyunlarımız var. Aslan Asker Şvayk, Halktan Biri, Tom, Dick ve Herry ve şu an çalışılmakta olan bir oyunumuz var: Ağır Roman. Bunlar sahnelenmeye devam ediyor. Önümüzdeki süreçlerde de, iddialı işler yapmaya devam edeceğiz.
Şimdi de Sui Jeneris! Sui Jeneris nasıl doğdu? Seninle neler değişti?
Sui Jeneris, Anadolu Üniversitesi’nde birkaç öğrencinin kurduğu bir tiyatro ekibiydi. Ben onlarla sonradan, yani ikinci sezonuyla tanıştım. Ekip bana geldi. Birlikte bir şeyler yapabilir miyiz diye konuştuk. Başta ben sadece yardım edecektim kendilerine. Sonra ekiple birbirimizi sevdik. Daha çok mesai harcamaya başladık. Beş altı yıl içinde güzel bir yer edindiler.
“Bu ekipte şunları yaptım” diyebilir misin? En büyük kazanımları ne oldu?
Ben de onlardan birçok şey öğrendim. En büyük kazanımları, bence hayata dair! Belki kendilerini daha kolay ifade etmelerinde yardımcı olmuşumdur.
Sui Jeneris’in ileriye dönük projeleri nelerdir?
Sui Jeneris, her zaman deneysel şeyler yapıyor. Bunu sürdürmek istiyoruz. Bir tiyatro için 5-6 yıl çok uzun bir süreç değil! Hele ki başka mesleklerden olurlarsa… İleriki aşamalarda dünya klasiklerini ve Türk klasiklerini sahneye koymaya çalışacağız. Ağır metinler oynamaya çalışacağız. Hazırlıklarımız uyum içinde devam ediyor.
Merak ediyorum, Sui Jeneris’in isim babası kim?
İsim babası o dönemin kurucu ekibi, Anadolu Üniversitesi’nin öğrencileri. Sui Jeneris, şahsına münhasır demek!
Şimdi de Odunpazarı serüvenine gelelim. Birlikte çalışmanız nasıl başladı? Genel Sanat Yönetmeni olarak sorumlulukların neler? Neler yapmak istiyorsun Odunpazarı Belediye Tiyatrosu için?
Başkanımız Kazım Kurt, göreve geldikten sonra bir revizyona gitti. Bir ekip oluşturmak istemiş. Bana geldiler, ben de kabul ettim. Şehir Tiyatroları’nın izni ve desteğiyle, başladım. Yaklaşık bir buçuk sene oldu. Seyirci sayısında büyük bir atılım oldu. Oyunlarımız kapalı gişe oynuyor. Daha fazla sayıda oyun çıkarıyoruz. Karma bir ekip kurduk, hem üniversite öğrencileri, hem bizim yetiştirdiğimiz, önümüzdeki yıldan itibaren konservatuvar mezunlarıyla da buluşup onlarla sözleşmeli olarak çalışmak istiyoruz. Bir ay içerisinde Belediye Tiyatrosu’nu resmileştireceğiz. İkinci şehir tiyatrosu olacak.
Kadrolu oyuncunuz var?
Odunpazarı Belediyesi’nde kadrolu oyuncumuz yok! Şu anda sözleşmeli çalışıyoruz. İleride kadromuzu oluşturacağız.
Şu an kaç salonunuz var?
Şu anda aktif olarak iki salonumuz var. Ama yeni salonlarımız da olacak. Ayrıca tiyatro yapılabilecek her yerde tiyatro yapmak istiyoruz.
Bilet fiyatları Şehir Tiyatroları ile aynı mı?
Biraz daha düşük, ama çok büyük bir fark yok! Zaten ikisi de kamu hizmeti veriyor.
Seçeceğiniz oyunlar ne tür olacak? Şehir Tiyatroları ilk açıldığında, daha geniş kitlelere yönelik oyunlar sahnelendi. Sizde de böyle bir düşünce var mı?
Kurum tiyatrolarında, büyük kitlelere hitap eden oyunlar tercih edilir ilk etapta. Ama bunun dışında, seyircisini bulması gereken oyunlar da kuruyoruz. Bunlardan birisi de Ölüm ve Kız oldu örneğin. Çok sert bir oyundu. Cesur bir karardı bu. Arada böyle oyunlar da yapalım istedik.
İonesco, “Tiyatronun en büyük düşmanı halktır” diyor. Bu konuda ne düşünüyorsun?
Ionesco’nun bu cümlesi belli bir pencereden bakınca doğru ama bizim ülkemizde halkı dışarıda bırakamayız. Bu ülke tarihi boyunca aydınlanmayla ilgili çok büyük sıkıntılar yaşadı. Ben tiyatronun göz açmak için en etkili yol olduğunu düşünüyorum. Avrupa’da yaşasaydım Ionesco’yla aynı şeyleri söyleyebilirdim ama Türkiye’de yaşıyorum ve biz halka tiyatro yapmak zorundayız. Ama biz halktan üstünüz, ona bir şeyler öğretelim demiyoruz. Bildiğimizi paylaşmak istiyoruz. Tabi halk da bildiklerini bizimle paylaşıyor. Toplumdan kopuk bir sanatçının sanatını sürdürmesi mümkün değil!
Şimdi de şu anda sahnede olan ve yönetmenliğini senin yaptığın Bit Yeniği’ne gelelim. Oyuncular kimlerden oluşuyor? Onları tanıyabilir miyiz?
Çoğunluğu üniversite öğrencisi. Konservatuar okuyan arkadaşlarımız var. Belediye konservatuarından mezun olanlar var. Konservatuar sınavlarına hazırlananlar olduğu gibi. Belediye kursundan arkadaşlar var. Yani karma bir ekip. Hem Anadolu Üniversitesi’nden hem de Osmangazi’den öğrenciler de rol alıyor. Ayrıca Ankara’da konservatuarlarda okuyan öğrencilerden oluşturulmuş bir ekip.
Tiyatro salonuna girmeden önce, fuayede oyundan bazı sahneler, büyük resimler halinde sergilenmiş ve bir ressamın elinden çıkmışcasına ahşap ayaklar üzerine oturtulmuş. Ben böyle bir sunumu çok beğendim, doğrusu. Değişik bir hava katmış salona. Bunu devam ettirmek istiyor musunuz?
Devam ettirmek istiyoruz tabii. Sanatın farklı dallarını bir araya getirmiş oluyoruz. Tiyatro ekibi olarak birlikte kararlaştırdık. Bir salon sadece tiyatro ya da opera yapmamalı. Başka sanat dallarına da yer vermeli. Ülkemizde çok fazla salon yok. Bu nedenle, salonların çok amaçlı kullanılması gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi de Bit Yeniği’ne biraz daha yakından bakılım. Protokolde ünlü misafirler olduğundan mıdır bilmiyorum ama oyun başladığında, oyuncular biraz çekingendi, sonra düzeldiler ve zamanla kendi evlerindeymiş gibi hissetmeye başladılar kendilerini.
Protokolden olmuş olabilir. Sonuçta etkiliyor insanı. Bence bu, bütün oyunlarımızda oluyor. Hatta güzel de oluyor. Açılış bir hayli heyecan verici. O heyecan yavaş yavaş dağılıyor. Ayrıca ünlü isimlerin olması herkesi heyecanlandırır tabi ki!
Genelde sıkıcı olan dekor değişiklikleri eğlenceli hale gelmiş! Oyuncular müzik eşliğinde dans ederek seyircilerin önünden geçerken, bir de bakıyorsunuz dekor değişmiş! Senin fikrin miydi bu? Ben çok beğendim.
Evet, benim fikrimdi. Çünkü tamamen değişen bir mekân var orada ve bunu iki kere yapıyoruz. Bu, uzun sürüyor. Aslında çok uzun bir süre değil ama tiyatro zamanında uzun! Biz dekor değişikliğini eğlenceli hale dönüştürmeye çalıştık. Seyircilerin bir an olsun boş durmamasını da sağlamış olduk. Seyirci sizden önce düşünmüşse, seyirciye yenilmiş olursunuz. Müzikle, dansla, sahneyi dinamik hale getirmek istedim.
Bu son sorum olacak: Eskişehir’de Şehir Tiyatroları’nın bu kadar sahnesi varken, ayrıca Go Sahne, Sui Jeneris ve şimdi de Odunpazarı Belediye Tiyatrosu! Şehrimiz bu kadar sahneyi kaldırabilecek mi?
Eskişehir bence çok büyük bir potansiyele sahip. Tiyatro, bale, opera, sergi, imza günleri olması iyi bir şey. Gün geliyor insanlar gidecek etkinlik bulamıyor. Eskişehir bu kadar etkinliği kaldırabilir bence.
Benim sorularım bu kadar. Senin eklemek istediğin bir şey var mı? Ya da seyircilere ne mesaj iletmek istersin?
Şehir Tiyatroları olsun, Odunpazarı Belediye Tiyatrosu olsun ya da Sui Jeneris ve Devlet Tiyatroları, seyircilerden çok güzel karşılık alıyorum. Umarım onları yanıltmam. Onların bizi izlemeye devam etmesini istiyorum. Bizleri yalnız bırakmamalarını istiyorum. Biz de elimizden geldiğince iyi işler yapmaya çalışacağız.
Çok teşekkür eder, başarılarının devamını dilerim Hakkı.