Bugün 1 Mayıs…
Gün geçmiyor ki, sanatçıların, tiyatrocuların, işçilerin, emekçilerin yıllardır yaşadıkları ekonomik, politik, toplumsal sorunlara yenileri eklenmesin…
Elbette, tarihsel diyalektik, eşzamanlı olarak bütün bu sorunlara karşı bir direnişi de örgütlüyor insanlık cephesinde, sanat cephesinde, tiyatro cephesinde…
Deleuze’ün sanat için söylediği şu sözler bugün çok daha anlamlı geliyor: “Hayır, sanat bir iletişim değil, enformasyon-karşı enformasyon filan değildir. Bir tanım gibi davranamayacağım bir fikir ileri süreyim yine de: Sanat, ölüme karşı dirençtir…
Ne türden bir direnç acaba? Lascaux mağaralarında beşbin yıldır durup bekleyen duvar resimleri, işte direnmekteler.
Ama ölüme karşı direncin ikinci bir tarzıyla bir buluşması vardır sanatın: Yani insanların kavgasıyla; ölüme, tahakküme, baskılara karşı umutlu kavgasıyla…”
Dünya tiyatro tarihine bakıldığında da, bu sanatın bütün doruklarını zamanın ruhunun doğru biçimde sorgulandığı dönemlerde, bütün bunalımlarını da bu sorgulamanın gereğince ya da hiç yapılmadığı dönemlerde yasamış olduğu görülür. Unutulmamalıdır ki, tiyatro kendi gerçeklik temelini, her türlü biçim ve üslûp kaygısından önce insanı, toplumu ve bütün bir yaşamı sorgulayabildiği, bunun için gerekli bilgi ve birikim donanımını beraberinde getirebildiği ölçüde bulabilir.
Bu bağlamda, bugün 1 Mayıs’ın tarihsel/toplumsal mirasını ve bu mirastan bağımsız düşünülemeyecek olan sanatın direnişçi ruhunu yaşatmaya her zamankinden çok ihtiyacımız var.
Tiyatro… Tiyatro… Dergisi olarak, başta tiyatro emekçileri olmak üzere, tüm emekçilerin “1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü”nü kutluyor, “eşitlik, özgürlük, barış ve kardeşlik” için coşkuyla haykırıyoruz:
Yaşasın 1 Mayıs!!!
YAVUZ PAK