Hem Bernarda Alba’ydı O, Hem Halide Edip, Hem de Coriolanus’un Annesi: “Hale Akınlı”

Pınar Çekirge

13 Aralık 2019 tarihinde aramızdan ayrılan Hale Akınlı’nın hatırasına saygıyla…

Hale Akınlı‘yı defalarca izlediğim “Dullar”, “Tırpan”, “Bernarda Alba’nın Evi”, “Kuyruklu Yıldız Altında Bir Evlenme” ve tabii “Empatopya”, “Allahaısmarladık Cumhuriyet“, “Nereye Gitti Bütün Çiçekler?”  adlı oyunlarındaki yorumlarıyla hatırlıyorum. Hem Bernarda Alba’ydı o, hem Halide Edip, hem de Coriolanus’un annesi. Ve de “ünlü dul” Elfriede Blauensteiner.

Hale (Rakunt ) Akınlı sanat hayatına İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda başlamıştı. Sonrasında bütün o oyunlar geldi: “Bu Ölü Kalkacak”, “Bir Şeftali Bin Şeftali”, “Hadi Öldürsene Canikom”, “Tombiks’in Başına Gelenler”, “Düğün Ya Da Davul”, “Masal Masal Matitas” ve diğerleri…

“Yol” , “Misafir”, “Kaçamak” , “Uçurtmayı Vurmasınlar “, “On Kadın” filmlerinde rol aldı, seslendirme yaptı.

Nakış gibi işledi rollerini. Replikleri, ışığa, renge, hayata taşıyan, izleyicisini tutsak eden üst düzey oyunculuğuyla hep alkışlandı.

Hale Akınlı’yı en son Haldun Ergüvenç‘in cenaze töreninde görmüştüm. Tuba Kalyoncu Sağlam‘ın kolunda girmişti salona. Yorgun, halsiz gibiydi. Yine de dimdik ayaktaydı. Başında şapkası.

Sonrasında iyi olmadığı, sağlığının giderek kötüye gittiğine dair haberler gelmeye başlamıştı.

Ve bir gün o büyük oyuncu, hepimizde bir şeyler bırakarak, hepimizden bir şeyler eksilterek, geride doldurulamaz bir boşluk bırakarak gitti.

Yüzünü ışıklara boğan alkışlar devam ediyordu. Sahnedeydi. Ait olduğu yerdeydi.

Perde usulca kapandı.

Özen Yula haklıydı: “Oynadığı sahnelerde bir repliği muhakkak sonsuza kadar gezecek”ti.

Hüseyin Köroğlu‘nun Hale Akınlı’nın ardından yazdığı notu hatırlıyorum şimdi :

“Hale Abla gibi ustalarımız, hocaların hocası, ustamız Muhsin Ertuğrul’dan el almışlardı. Onları hep Muhsin Ertuğrul ustamızın bizlere emanet ettiği değerler olarak gördüm. Ülke ve dünya olarak popüler kültürün pençesinde böylesine debelenirken, onların kıymetlerini ne kadar bildik şüphedeyim! Onlar başarılı idi, onlar sanatçı idi. Onlar insanların anladığı anlamda ünlü değillerdi; her biri birer Afife Jale, birer Cumhuriyet kadını, birer Don Kişot’tu. Onlar dünyaya ve insan başta olmak üzere tüm canlılara kıymet veren İNSAN’lardı…

Tiyatromuzun kökleriydi onlar. Onlar gittikçe, kök zayıflıyor gibi geliyor bana. Doğrudur, çok yetenekli gençlerimiz var, ama hayatlarını tiyatroya adamış Don Kişot’lar azalmaya başladı. Gerçek bu…”

Hale Akınlı, Ersan Uysal, Metin Çoban, Devrim Parscan… 

Aradan yüzlerce yıl geçmiş gibi yorgunum şimdi. Onlarla güneşli, aydınlık hayalleri, hayatları paylaşmıştım. Onlar da tıpkı Özen Tutucu, Birsen Kaplangı, Perihan Tedü, Toron Karacaoğlu ve diğerleri gibi öğretmenlerim olmuştu. İzleyici koltuğunda geçen elli beş sene boyunca en sadık öğrencileriydim.

Yedeğimde mazot karası bir hüzün, kalbimde onlardan kalan özlem…

PINAR ÇEKİRGE

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku