İlknur Güneş: “Oynadığımız Sürece Var Olabiliriz”

Yavuz Pak
4,4K Okunma

Dünyayı sarsan korona virüs salgını 11 Mart itibarıyla “resmen” ülkemize de giriş yaparak ekonomiden toplumsal yaşama, politikadan sanata yaşamın tüm alanlarını sarstı. Seyirci ve sahnelenen oyun sayılarının ivmelendiği bir sezonunun bitimine daha aylar varken, salgın nedeniyle birdenbire tiyatrolar kapandı; tiyatrocular da seyircileriyle birlikte evlerine kapanarak ne zaman biteceği bilinmeyen bir karabasanın içinde buldular kendilerini…

Büyük bölümü prekarya koşullarında (sigortasız, esnek mesai saatleri, yevmiye usulü çalışma, süreksiz ve düşük gelirli işler) yaşayan tiyatro emekçileri, kendi yağında kavrulmaya çalışan özel tiyatrolar, bodrum katlarındaki sahnelerinde bir sonraki oyunlarının bütçesini denkleştirmeye çabalayan  bağımsız tiyatrolar… Oyuncusundan kostümcüsüne, ışıkçısından dekorcusuna kadar binlerce tiyatro emekçisi bu salgınla birlikte çok ciddi ekonomik sorunlarla yüzyüze kaldılar…

Tiyatro… Tiyatro… Dergisi olarak, içinden geçtiğimiz pandemi sürecinde tiyatroların yaşadığı somut, maddi sorunları yansıtmak ve tiyatrocuların bu sorunlar ve çözüm önerileriyle ilgili görüşlerini kamuoyu ile paylaşmak amacıyla Pandemi Sürecinde Tiyatrolar” başlıklı bir söyleşi dizisi başlattık.

Bugünkü konuğumuz, Uyumsuz Tiyatro’dan İlknur Güneş…

Yavuz Pak: Tiyatronuzun ekonomik yapısı koronavirüs salgınından nasıl etkilendi? Sürecin olumsuz etkilerini telafi etmek için neler yapmayı düşünüyorsunuz? Son birkaç sezondur tiyatroda yaşanan nicel büyüme, maddi anlamda tiyatronuzu bu türden olağanüstü süreçlere karşı dayanıklı kılacak kadar etkili oldu mu? Sizce tiyatro emekçileri bu sürecin yaratacağı ekonomik depremden nasıl korunabilir? 

İlknur Güneş: Uyumsuz Tiyatro olarak, bizim için de diğer tiyatrolar gibi her şey durma noktasına geldi. Bu süreçte oyunlarımıza ne zaman başlayabileceğimizi de bilmiyoruz, çünkü ister ister istemez sahnelerin ve seyircinin durumunun salgın sonrasında nasıl bir seyir izleyeceğini bilemiyoruz. Sürecin olumsuz etkilerini maalesef kendi çabamızla telafi etmemiz mümkün değil. Oyuncularımız ve teknik ekibimiz beklemede kalmak zorunda… Tiyatroda yaşanan nicel büyüme aslında küçük sahnelerden oynayan bizim gibi tiyatrolar için bir birikim yapma fırsatı vermedi. O yüzden, oynadığı sürece “var olabilecek” bir tiyatroyuz biz de bir çok tiyatro gibi. Bu dönemde tiyatro emekçileri için devlet, belediye gibi kurumlardan bir yardım gelmediği sürece, bu depremden korunmanın çok güç olduğunu düşünüyorum.

Yavuz Pak: Koronavirüs felaketinin, ekonomiden politikaya, sağlıktan eğitime toplumsal yaşamın pek çok alanında köklü değişimlerin önünü açacağı, dünyanın eskisi gibi olmayacağı söyleniyor. Sizce, bu süreç, Türkiye’nin -tiyatro alanında sübvansiyonları belirleyen- kültür politikalarında, ya da daha genel anlamda devlet-tiyatro ilişkisinde bir değişimin başlangıcı olabilir mi? 

İlknur Güneş: Aslında umudumuz bu yönde ama, tiyatroların durumuna yönelik değerlendirmeler ve gelecek planları ertelenmiş durumda. Tiyatrolar bu sürecin üreteceği durumların üreteceği sonuçlardan emin değiller… Kurumlardan, bir yardım mı söz konusu olacak, tiyatrolar durma noktasına geldiği için borçlanmalarda erteleme mi olacak, yoksa özellikle seyircinin kapalı mekanlara girmekten korkacağı önümüzdeki dönemde büyük sahneler ya da açık hava sahneleri tiyatrolara ücretsiz mi tahsis edilecek? Bütün bunlar kendi aramızda konuştuğumuz, tartıştığımız konu başlıkları. Beklediğimiz yardımların sonuçlanması ve kesinleşmesi gerekir ki “devlet – tiyatro ilişkisi” gerçek anlamda görülebilsin…

Yavuz Pak: Salgın sürecinde tüm topluma evde kalınması salık verilirken, milyonlarca işçi, emekçi hastalık riskiyle sokağa çıkarak çalışmak durumunda kaldı. Bu durum, ekonomik tercihler kadar, meslek örgütlerinin ve sendikaların zayıflığı olarak yorumlandı. Sizce, koronavirüs süreci tiyatrolar ve tiyatrocular için, asgari müştereklerde buluşmayı ve mesleki dayanışmayı inşa ederek sorunlarının çözümü için bir örgütlü bir mücadele vermenin önünü açabilir mi? 

İlknur Güneş: Oyuncularımız, teknik ekibimiz, seyircilerimiz ve tiyatro sahnelerinde çalışan tüm emekçilerimiz için hepimiz endişeliyiz açıkçası… Bizler  devam etmek istesek de birçok kişiyi riske atmak hepimizi korkutuyor. O yüzden hep birlikte çözüm bulmak adına, Mart ayından itibaren “dayanışma” içindeyiz. Örgütlü bir mücadeleyi hepimiz istiyoruz fakat özellikle oyun alanımız olan “sahnelerin” ayakta kalabilmesi için gerçek çözümlerin üretilmesi oldukça önemli…

Yavuz Pak: Tiyatronun asal bileşeni olan “seyirciye”, bugün zor durumda olan diğer asal bileşenini temsil eden bir “oyuncu” olarak ne söylemek istersiniz? 

İlknur Güneş: Seyircinin sahnedeki insanlarla birlikte solumaktan korkabileceği, tiyatro mekanlarına girmek istemeyeceği, havalandırmasız küçük mekanlardan çekinebileceği bir süreç bizi beklemekte… Dışarı çıkarken bile birçok önlem alan bizler de, tabii ki seyircinin bu olası reaksiyonunu anlayışla karşılıyoruz. Oyunlarımızda bizi yalnız bırakmayacakları, beraber olabileceğimiz günleri özlemle beklemekteyiz. Hasta sayıları düştükçe hep birlikte daha cesur olacağımızı düşünüyorum. Seyircinin de özlem dolu olduğuna ve her şey düzelince çok istekli olacağına inanıyorum tiyatroya karşı…

Yavuz Pak: Çok teşekkürler…

İlknur Güneş: Ben teşekkür ederim. Sevgiler…

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku