Gamze Güzel yazdı… Bedenlere Kazınmış Hikayeler: “Sahibinden Kiralık”

Genç Eleştirmenler

Bu yazı, 23. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında Tiyatro Eleştirmenleri Birliği (TEB) tarafından üçüncü kez düzenlenen Eleştiri Atölyesi’nde kaleme alınmıştır. 27 Kasım – 1 Aralık 2019 tarihleri arasında, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), İstanbul Üniversitesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü ve Goethe Enstitüsü’nün destekleri ile gerçekleştirilen atölye, Almanya’nın en büyük gazetesi Süddeutsche Zeitung’un tiyatro editörü olan eleştirmen, gazeteci, eğitimci ve yazar Christine Dössel’in moderatörlüğünde ve öğretim üyesi Doç. Dr. Hasibe Kalkan ile TEB 2. başkanı Nalân Özübek’in koordinatörlüğünde yürütülmüştür. Atölye sürecinde genç eleştirmenler tarafından yazılan eleştiri yazılarını dergimizden (www.tiyatrodergisi.com.tr ) takip edebilirsiniz.

Foto: Ilgın Erarslan Yanmaz

Bedenlere Kazınmış Hikayeler: “Sahibinden Kiralık” 

Gamze Güzel (*)

“İlk ders: Jilet kardeş! Bir tanıştın mı tadını unutamazsın, yavrum!” Soğuk renkli bir ışığın aydınlattığı masaya jileti koyuyor bir el. Masanın üzerinde bir paket sigara, çakmak, tespih, bir deste para ve Nabokov’un ünlü romanı Lolita var. İlk sahneden bize dünyasını çizmeye başlıyor Biriken Tiyatro’nun “Sahibinden Kiralık” oyunu.

Hayata tutunamamış, tutunmanın yolunu yokuşlu yollarda aramış gençlerin hikayesini anlatan metin Özen Yula’ya ait. Tüm hikaye şehirdeki bir parkta geçiyor. Şehrin karmaşasında ufak bir mola vereceğimizi düşündüğümüz parklar belki de şehrin kirini yalnızca birkaç çalının arkasına gizliyor. İşte bu parkta da gece vakti gölgelerden çıkan genç erkekler bir bankta geceyi geçirebilecekleri müşterilerini bekliyorlar. Kimi zaman birkaç eşya araklama umuduyla evde, kimi zamansa parkın gölgelerinde olup bitiyor her şey. “Karanlıkta kimse aldırmaz. Çalıların ardına geçip bitirirsin işi.” Bu parkta her şeyin bir fiyatı olduğunu unutmamak gerek. 

Foto: Ilgın Erarslan Yanmaz

23.İstanbul Tiyatro Festivali’nde seyircisiyle buluşan “Sahibinden Kiralık”ın rejisi Melis Tezkan ve Okan Urun’a ait. Oyunda kamera ve video kullanımı önemli bir yer tutuyor. Sağda bir masanın üzerini gösteren küçük ekran aslında portatif bir kamerayı yansıtıyor. Masanın üzerindeki nesnelerin dışında kamera, kimi zaman oyuncular tarafından kontrol edilerek bir başka karakteri farklı bir açıyla görmemize olanak tanıyor. Dekor tasarımı Biriken ekibi tarafından yapılmış. Tüm hikaye sahnenin ortasındaki bankta geçiyor. Yan alanlar ise oyuncuların üzerini değiştirdiği veya beklediği yerler olarak seyirciden saklanmamış. Sahnenin ortasındaki büyük ekrandan yansıyan park görseli eskiden pano resimleriyle verilen mekan bilgisinin teknolojik bir versiyonu olmaktan öteye geçemiyor ve oyun boyunca sabit kalıyor.

Hikayenin en önemli noktalarından biri kendini ve bedenini keşfetme arayışındaki Simay’ın (Zeynep Su Topal) hikayeye dahil oluşu. Lolita romanını elinden düşürmeyen 14 yaşındaki Simay ile sert ve alaycı personasının ardında yaralı bir karakter taşıyan Adnan’ın (Ertuğrul Aytaç Uşun) aşkına tanık oluyoruz. Hiç sevilmemiş ve belki de bu yüzden nasıl seveceklerini bilemeyen iki genç böyle bir dünyada saf bir aşk yaşayabilir mi? Aşkına nasıl inandırmalı karşıdakini? İğneyi kızdırıp vücuduna ismini kazıyarak belki de. Hikaye jilet kesikleri, sigara yanıkları, pazarlıklar ve açlıklarla sürüp gidiyor. Bu dünyada yaşamaya nasıl devam edilir? Şehirdeki bir parkta kaç fahişe iş tutabilir? Herkese yer yok belki de “gebermeden gitmek gerek.” 

Foto: Ilgın Erarslan Yanmaz

Özen Yula’nın metninin 2002’de basılmasından bu yana hikaye güncelliğini koruyor. Şehrin görülmeyen yanını gün yüzüne çıkarıyor ve her hikayeden biraz daha fazla bedenden geçiyor bu hikaye. Yaşananların izleri vücutlara kazınmış, bedenler unutmuyor. Bu nedenle oyuncuların bedenlerinde hikayenin yükünü taşımalarını bekliyoruz ve yer yer bunun eksikliğini çekiyoruz. Kimi zaman hikayeyi destekleyecek teknik unsurlar da yetersiz kalabiliyor. Meral Çetinkaya’nın performansını ekrana taşıyan videoda kameranın farklı açı ve olanakları çok az kullanılmış. Bu nedenle yapay ağaç görselinden oluşma arka fonu fazlasıyla izlemek zorunda kalıyoruz. Cem Yılmazer’in ışık tasarımı ise hikayenin soğuk ve yalnız atmosferini destekliyor. Sokak lambalarının ve neon tabelalarının aydınlattığı şehir ışıklarına benzer yapay tonlar kullanılmış.

Biriken Tiyatro, Özen Yula’nın metnini modern bir sahnelemeyle kuruyor ve oyun Toy İstanbul’da seyircisiyle buluşmaya devam ediyor. Seyirciye ne çok yabancı ne de tanıdık bu hikaye. Şehrin gölgelerinde gizlenmiş, bazen bir parkın bankında tesadüf edip geçtiğimiz yaşamları karşımıza çıkarıyor ve soruyor: “Aileler neden çocuklarını doğurup doğurup öldürüyor?”

Gamze Güzel (*) : Oyuncu / İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi – Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi

Foto: Ilgın Erarslan Yanmaz

Görseller: http://html.iksvphoto.dphoto.com/album/f9d70m/photo/64381459

Oyunun Künyesi:

SAHİBİNDEN KİRALIK

biriken

  • Yazan: Özen Yula
  • Yöneten, Sahne Tasarımı ve Video: biriken (Melis Tezkan, Okan Urun)
  • Işık Tasarımı: Cem Yılmazer
  • Ses Tasarımı: Ömer Sarıgedik
  • Kostüm ve Dekor Asistanı: Ünal Bostancı
  • Oynayanlar: Meral Çetinkaya, Ozan Güçlü, Yusuf Sefaoğlu, Semi Sırtıkkızıl, Zeynep Su Topal, Ertuğrul Aytaç Uşun, Cem Baza
0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku