Yeni kurulmuş bir genç topluluk olarak Tiyatro Mundus’tan izlediğim ilk oyun Arnold Wesker’den Berin Cumalı’nın çevirdiği, rejisini Sercan Şekerci’nin üstlendiği, Erkan Kılıç koreografisinde iki genç oyuncu Anıl Çalım-Merve Ayteş ikilisinin rol aldığı Dört Mevsim adlı yapıttı.
Neredeyse arka arkaya izlediğim ikinci oyunları bizden bir yazarın öykülerinden uyarlanan sahne çalışması oldu: Bulut Fabrikası. Gökhan Kutluer’in aynı adlı öyküler toplamından Serenay İduğ’un uyarlayıp yönettiği, Selin Eresin’in yönetmen yardımcılığını üstlendiği, Cansu Topallar, Gamze Taş, İkbal Karabıyık, Osman Doğan, Selin Eresin beşlisinin rol aldığı oyun, hayaller, sanrılar, masallar dünyasında gezindiriyordu seyirciyi.
Bu mevsimin başlarında izlediğim üçüncü oyunları, topluluğun, geleneksel bir bükümleniş doğrultusunda dağar oluşturmak, bu doğrultuda oyun sahnelemek yerine her seferinde kendilerini de aşan yaklaşımla, içlerinde de devrim yapmaya kararlı topluluk olduklarını ortaya koydu bana göre: Uzun Zaman Önce Mayısta.
Roland Schimmelpfennig’in yazıp Sibel Arslan Yeşilay’ın Türkçesiyle Erkan Kılıç’ın koreografisini yapıp yönettiği oyunda Sercan Şekerci yardımcı yönetmenliği üstlenirken bu arada Gamze Taş’la Hasan Börüban kostüm-müzik tasarımlarına imza atıyor.
Türkiye’de ilk kez sunulan Uzun Zaman Önce Mayısta adlı oyunda Mundus’un altı oyuncusu rol alıyor: Anıl Çalım, Beyza Seyhan, Merve Ayteş, Selin Eresin, Sena Sonat, Sercan Şekerci.
Bu adları sıralarken, üç yıldır oyunlarını izlediğim topluluğun, kadroda da özellikle süreğen bir tutum izyediğini göstermeyi amaçladığımı söyleyebilirim. Öyle ya, önlerine hedef koymuş bir genç topluluk, birbirleriyle bütünlenme doğrultusunda yol alırken kendilerini üretip yeniden yaratmayı da savsaklamıyor demektir bu.
Kendilerini üretip yaratmak derken neyi kastediyorum?
İnsan, Ancak Değişerek Değiştirir…
Tiyatro Mundus, izlediğim üç oyununda da hemen hemen aynı kadroyla seyirci karşısına çıkıyor denebilir. İlginç olan şu; izlediğim üç oyunu da neredeyse farklı disiplinlere dayalı üretmişlercesine seçicilik yansıtıyor topluluk. Bu, kendilerinin de değişim arzusu içinde olduğunu ortaya koyuyor bana göre.
Nitekim tanıtmalığında, “açtığı atölyelerle toplumun gelişimine katkıda bulunmayı hedeflediği” vurgusunu getirdiğine göre, topluluğun her bireyinin böyle bir amaçla örtüştüğü kestirilebilir kolayca. Bu, içinde yaşadığımız yeni çağın da öngörüsü kuşkusuz. Çünkü çağdaş birey, kendisini gerçekleştirirken mükemmelliğin peşinde.
Böyle olunca Tiyatro Mundus, gerek yapmaya giriştikleri tiyatro sanatına yönelik çabasında gerekse eğitimi öne çekerek bunun toplumda yaygınlaşması doğrultusunda girişimlerde bulunurken aynı zamanda bilimsel, çağdaş yöntemlerle tekniklere de uğrayacak demektir. Bu da hiç kuşkusuz beynin buna yoğunlaşması, bunun için de matematiksel soyutlayımla bu temeldeki dil ve mantığın iyi kavranması gerektiği gerçeğini getiriyor önümüze.
O halde Uzun Zaman Önce Mayısta adlı oyunun kapısını aralayıp sahneye göz atmaya çalışalım kısa da olsa.
“Uzun Zaman Önce Mayısta”…
Kısaca özetlemek gerekirse eğer, Uzun Zaman Önce Mayısta, anlatılmak istenenin, anlatılmaksızın ama soyutlamaya dayalı görsel plastikle sunulduğu bir oyun. Bu bağlamda bir çalım Beckettvari yöntemle akrabalık içinde olduğu öne sürülebilir oyunun. Genel anlamda kabaca özetlemeye girişirsek eğer, kişisel ilişki kopukluğu, bozukluğu, bunu tetikleyen koşullar, buna yol açan toplumsal baskılama karşısında bir yalnızlık girdabında yaşanan boğuntu olarak alınabilir Uzun Zaman Önce Mayısta adlı oyunun anlattıkları.
Ancak biz, oyunu bir çalım Gezi dolantısı ya da devrim inancı taşınan 68’lilik olgusunun yansıması gibi de alabiliriz pekâlâ, gözlerimizi birazcık kıstığımızda. Çünkü oyun, görsel soyutlayımları, birkaç sayfayı ancak dolduracak konuşma örgüleriyle birey-toplum-doğa çatışmasının verileriyle de içlidışlı.
Tiyatro Mundus, matematik soyutlamaya dayalı bu sahnelemenin altından hakkıyla kalkıyor. Üstelik koreografisiyle dikkat çekici bir bütünleme sergileyerek. Bütün bunlar, genç topluluğun dikkat çekici bir plastikle sahneyi donatmasına olanak sağlıyor kuşkusuz.
Tiyatro Mundus’un Soyutlayım İşçiliği…
Tiyatro Mundus, giderek gelişen, ötesinde yükselen soyutlayım basamakları kuruyor denebilir oyunlarında. Gerektiği kadarıyla söze yer açan topluluk, tiyatral paylaşımın kökeninde yatan olgunun eylem olduğunu bir kez daha göstermiş oluyor böylece.
Dikkati çeken bir yan daha var; topluluk üyelerinin gide gide buna büyük yatkınlık gösterdiği, soyutlayımın kendileri için artık olmazsa olmaza dönüştüğü gerçeği. Sahneden yansıyan tablolar, önceki oyunlarında olduğu gibi topluluğun, seyirciyle ortaklık kurduğu zeminlere dönüşüyor çünkü. Bunlarda eylemi destekleyen ses, görüntü, simetrik-asimetrik eylem vb. öğeler, bende uzak çağrışımla Şahika Tekand’ın Stüdyo Oyuncuları’nı çağrıştırdı diyebilirim.
İzlediğim üç oyunda da topluluk, tablolarda bıraktığı boşluklarla seyircinin özgül ağırlığa dayalı gerçeklikle yüzleşip yargıya ulaşması için ufuk açıcı düzlem sunuyor. Bir tiyatro, seyircisi için daha başka ne yapabilir, diye üretilebilecek soruya yanıt ararken, Tiyatro Mundus da örneklenebilir o halde.
Bir genç topluluğumuz daha var artık sahiplenmemiz gereken; Tiyatro Mundus. Bu mevsimin dikkat çekici bir oyunuyla seyirci karşısındalar: Uzun Zaman Önce Mayısta.