Kadın olmaya dair yazılanların çizilenlerin haddi hesabı yoktur bilirsiniz. Bizi bizden daha iyi tanıdığını sanan ukala beyinlerle dolu etrafımız. Sanki kadınlar oyuncak yumurtaların içinden çıkan yap-boz parçalarıymış gibi, kadınları anlamak, çözmek başlığı altında bir sürü ıvır zıvır tezlerle uğraşıp çözümü buldum hezeyanına kapılan, bir mucit edasıyla “kadınlar anlaşılması zor varlıklardır”, sonucunu ukalaca insanların beynine dikte etmeye çalışan insancıklar topluluğu sizlerin de canını sıkıyordur tahminimce.
Kendinizi daha samimi, daha gerçek, daha sizden bir dilden dinlemek size de sıcak ve huzurlu gelmez miydi? “Nihayet bizim dilimizden konuşan birileri de varmış” diyebilmeniz için sizlere nefis bir oyun/stand-up önerim var.
“Sıfır Makyaj”… İsminden de anlaşılacağı üzere oyunda sade, ağdasız bir üslup ve düşünce bütünlüğü ile karşılaşacaksınız. Çetrefilli süreçleri atlatıp nihayet kendi sahnesine kavuşan Gri Sahne’nin yeni mekanında izleyicisiyle buluşturduğu gösteri, Seda Yüz tarafından biraz tatlandırılarak, ekşitilerek; biraz da iğneleyip dokundurarak bizlere sunuluyor. Gerçekleri patır patır yüzümüze haykıran Seda Yüz zeki esprileri, olaylara nokta atışı yaklaşımıyla bizlere “Tamam işte, sonunda bizim yerimize konuşan kişi” dedirttirecek kadar da içten. Gerçi “kimse sizin yerinize konuşmasın, herkesin kendi sözü ve sesi olmalı” diye de not düşmek isterim. Yaklaşık bir saat süren gösteriden kadınlar ve erkekler olarak eşit (!) derecede zevk alacağınızı söyleyebilirim.
Oldukça sempatik bir sunumla gerçekleştirdiği gösterinin metni de Seda Yüz’e ait. Seda, her ne kadar feminizme mesafeli yaklaşsa da -özellikle hemcinslerim için söylüyorum- buram buram o duyguyu içinizde hissedeceksiniz. Hatta oyuna eşinizle beraber gelmişseniz, Seda’nın nokta atışı yaptığı konularda eşinizi hafifçe dürtüp biraz daha yüksek sesle kahkaha atmanızı tavsiye ederim.
Seda Yüz, “Bakın ben ne kadar komiğim” diyerek esprisinin ardından kahkahalara boğulup destek ararcasına insanları heyecana getirmeye çalışan “stand-up”çılardan değil. İçinde bulunduğu durumdan beslenen ve bunu da gayet akıcı mizahi bir dille bizlere aktaran stand-upçı ve tiyatrocu kendisi. Seda’nın duyguları, hissettikleri, yaşadıkları hepimizin başına gelen, gelmiş olan şeyler. Zaten bu yüzden, Seda bizlere olanları anlatırken, başımızla onay verdiğimizi ve içten bir şekilde güldüğümüzü fark ediyoruz. “Güleriz ağlanacak halimize” sözü vardır ya, bu gösteriye birebir uyuyor. Seda bize yaşadıklarını anlatıyor, biz o duygulara hiç yabancı olmadığımızı sezinliyoruz. Oyunu özellikle eşinizle beraber izlemeye gidin. (Ben öyle yaptım mesela) Her cümlede içinizden, “Umarım bu laftan bir şey çıkarıyordur” diye geçirdiğinizi fark edeceksiniz.
Beklendiği gibi, kadın stand-upçıların azlığından dem vuran, o klişe ve yüzeysel yorumlara hiç değinmeyeceğim. Ya da stund-upçı kelimesinin önüne altını çize çize “kadın” yaftasını da eklemeyeceğim. Zaten Seda, bunun cevabını bizlere gayet açık şekilde verdiğine inanıyorum. Toplumun bize biçtiği, dayattığı roller, meslekler olduğuna da inanmıyorum. Daha ziyade o rolleri kendimize biçen ve dayatan kadın-erkek fark etmeksizin bizzat biziz. İşin özü incelikli olmaktan, ince düşünmekten geçiyor kanımca. Erkek veya kadın değil, bir birey olarak karşı tarafa olan yaklaşımımız ne kadar incelikler üzerine kurulu olursa, aradaki ilişki de o denli samimi ve yapıcı olur görüşündeyim. Nitekim, tüm bireyler, kadın ya da erkek, eşittir. Ve bazı rollerin paylaşılması gerekir…
Seda Yüz ile oyun üzerin kısa bir söyleşi de yaptık. İşte Seda Yüz’ün sorularımıza verdiği yanıtlar:
Ayçe Özyiğit : Gösteriye dair hedeflediğin ya da düşündüğün her şey istediğin gibi oldu mu?
Seda Yüz : Stand up benim için yeni bir alandı ve gerçekten zor bir iş. Tiyatro oyunculuğundan çok farklı. Tabii ki oradaki malzemeleri kullanıyorsun, ama bambaşka yönleri var. Bir de yaptıkça gelişen ve değişen bir şey. Kendi tarzını buluyorsun, seyirciyi tanıyorsun. Bu konuda kabiliyetim olduğunu hissediyordum. Aslında onu çok net hissetmiştim, ben kesinlikle bu işi yapmalıyım gibi. Hedeflediğim şey insanları güldürmekti. Onu da başarıyorum. Onun dışında daha çok insana ulaşmayı hedefliyorum tabii ki her işte olduğu gibi.
Ayçe Özyiğit : Kadınlar üzerine bir gösteri bu. Neden bilmem, ama seni izlerken “Kadınlık Bizde Kalsın” oyunu geçti aklımdan. Sen kadınlık bizde kalsın demiyorsun sanırım?
Seda Yüz : Kadın erkek meselesine dair çokça malzeme var gösteride evet. Ama bir “söylem” yok. Bir düşünce kalıbına sıkışırsan işin içinden çıkamazsın. Aslında sorgulamak mizahın ilk şartı. Sorguluyorsun ve sorgulayınca her şey bana çok komik geliyor. Bir de kişisel olarak olayları nereden gördüğün, senin bakış açın önemli. Kadın erkek konusu da bolca çelişkiyi içinde barındırıyor. O yüzden komik.
Ayçe Özyiğit : Kadınlığa dair üstesinden gelinmesi gereken çok sorunumuz var. Sen ne düşünüyorsun? Kadınlar gerçekten ‘hep söylenildiği gibi’ anlaşılmıyor mu, kendilerini mi anlatamıyorlar?
Seda Yüz : Kadınlar anlaşılmıyor gibi bir şey düşünmüyorum. Anlaşılmak gibi bir beklenti çok pasif bir yaklaşım bana göre. Ya da kendini anlatmaya çalışmak. Kadın sorunu, insan hakları ve sosyal devlet ile bağlantılı bir konu. Mesela bir insanın kişisel olarak pozitif ayrımcılığa inanıp inanmaması önemli değil; bu devlet tarafından uygulanması gereken bir sosyal politika. Bizden sürekli kendimizi anlatmamız bekleniyor. Gösteride sürekli bazı mesleklerde kadınların varlığını kanıtlamaya çalışmak zorunda olmamızla ilgili bir bölüm var mesela. Neden kadın filozof yok, neden kadın komedyen yok? Bunlardan çok sıkıldım. Bu sorulara “çünkü salağız” diye cevap veriyorum. Aranan cevap sanırım bu. Ya da hep bir bilim fetişi var. Kadınlar toplayıcıydı, yok erkekler avcıydı. Geçen şöyle bir cümle duydum, kadının duyma sistemi doğum sırasında bebeğin ses frekansına göre ayarlanır. Bu yüzden erkekler bebekler ağlayınca uyanmıyormuş. Yok artık! Kısaca uyanmak istemiyoruz deyin daha kolay.
Ayçe Özyiğit : Oyuna dair söylemek istediğin son bir şey?
Seda Yüz : Öncelikle bir kadın olarak stand-up yapmak nasıl diye sormadığın için sana teşekkür ederim. Oyunun “kadın stand-upçı” çerçevesine sıkıştırılıp değil mizah kalitesi ve tarzı anlamında değerlendirilmesini isterim. Çünkü ben kendi kendime evde oturup ben kadın stand-upçıyım diye düşünmüyorum. Ben kendimi stand-up yapan bir insan olarak görüyorum ve bu alanda kendimi geliştirmeye çalışıyorum.