“Benimle Gelir Misin?”, Berlin Maksim Gorki Tiyatrosu, Berlin Edebiyat Kolokyumu, Çağdaş Oyun Yazarları Enstitüsü ve Robert Bosch Vakfi’nın “Parça Parça Savaş” projesi kapsamında Ebru Nihan Celkan tarafından yazılmış. Bu sezon Toy İstanbul işbirliği ile yapılan bir B Planı projesi olarak gösterime çıkıyor. Oyunun yönetmenliğini, son yıllarda başarılarıyla adından çok söz ettiren yazarlarımızdan Sami Berat Marçalı üstleniyor. Başarılı, dengeli ve uyumlu oyunculuklarıyla dikkat çeken oyuncular Başak Kıvılcım Ertanoğlu ve Elif Ürse. Dekor tasarımda Marta Montevecchi, ışık tasarımında Alev Topal, kostüm tasarımında Duygu Yetiş, video tasarımında Tunç Erenkuş ve Sami Berat Marçalı, mekan yönetiminde de Dilek Tora yer alıyor. Fotoğraf çekimlerini David Walegren, teaser hazırlığını Gizem Kızıl ve orijinal müziği de Ah! Kosmos üstleniyor.
Tıpkı künyesinde de görüldüğü gibi dünyayla iletişim içinde olan “Benimle gelir misin?” Janina ve Umut’un 2013 yılında Gezi direnişi sırasında tanışması ve beş yıl boyunca Berlin-İstanbul arasında sürdürdükleri ilişkiyi konu ediniyor. Sıradışı bu aşk çevresinde iki farklı şehrin yaşam biçimi ve Türkiye’nin toplumsal hareketliliği gösteriliyor. Karakterlerin bireysel değişimlerine paralel olarak toplumsal dönüşümler de diyaloglara yansıyor.
Seyirci içeri alındığında, iki oyuncu gülen yüzlerle karşılıyor bizi hikâyelerini anlatmayı beklerken. Daha sonra Janina, Berlin uçağındaki konuşmasıyla öyküsünü anlatmaya başlıyor. Umut’un onunla Berlin’e gelmekten vazgeçtiğini öğreniyoruz ilkin. Sonra da duyduğu öfke, kırgınlık ve aşka tanık oluyoruz. Işık Umut’a dönüyor. Oyunda sadece bir videoda görünen fakat adı geçen üçüncü kişi olarak arkadaşı Ahmet’le tanışıyoruz sonra. Öyküler ilerledikçe, Umut ve Janina’nin tanıştığı zamana dönüyoruz. İstanbul’a ilk defa gelen Janina, Gezi olaylarının arasında buluyor kendini ve biber gazının etkisiyle yolunu kaybediyor. Korkmuş bir haldeyken Umut’la karşılaşıyor ve böylece ilişkileri başlamış oluyor.
Her insanın ve toplumun kendi gerçekleri var ve sevgi de bunların kavranması ile sürdürülebilir ancak. Janina’ın ve Umut’un çatıştığı nokta da burada. Umut, toplumsal iyileşme ve özgürlük için mücadele eden bir insan ve en önemlisi de hayalini gerçekleştirebilecek inanca sahip. Ruhu, İstanbul gibi karmaşık, savaşçı ve bağımsız. Janina ise Berlin’de, görece özgür bir yaşam sürüyor ve bu yaşama Umut’un da dahil olmasını bekliyor. Umut, bir birey olarak toplumsal haklarını elde etmek için İstanbul’da mücadele vermeyi seçiyor. Çünkü O’nun için kendi köklerinde kurabileceği özgür bir yaşamdan vazgeçmek, insan olmaktan, kendisi olmaktan vazgeçmek demek. Berlin’deki rahat ve özgür hayatı bu yüzden kabul etmiyor. Aslında iki karakter de başka gerçekliklere ve toplumlara aitler. Neticede, “bir insanı sevmek, onun gerçeklerini anlamaya çalışmayı da içerir.” (Engin Geçtan, İnsan Olmak, Metis Yayıncılık, s. 38.) Bu bağlamda, Janina ve Umut’un yaşama yükledikleri iki farklı anlam ve gerçekliğin birbirleri tarafından özümsenemediğini, belki de bu sorundan gizlice kaçtıklarını görüyoruz.
Ters kurguyla yazılan oyunda, önemli olan olayların sonuçları değil; anlatım gücü ve iki farklı ruhun hikâyesine etki eden şiirsel dil. Karakterler kendi yaşam öykülerini seyirciye dolaysız biçimde anlatıyorlar. Bu da seyirciye gözlem yapma fırsatı veriyor yaşantıları anlamlandırırken. Merkezde iki farklı topluma ait iki kadının hikâyeleri var. Kullanılan minimal dekor ve videolar sahnenin alanını genişletiyor. Aynı zamanda müzikler ve özellikle ışık, sahne geçişlerinde etkili. Zaman-mekân atlamaları ve toplumsal-bireysel olanın içiçe geçişken olması seyirciyi yormuyor böylelikle. Aynı zamanda, seyirciye hiçbir ideolojik tavır dayatılmıyor. Her ne kadar hikâyenin zemininde 2013’te başlayan Gezi olayları ve akabinde Onur Yürüyüşleri olsa da, tarihsel olan, karakterlerin hikayelerinin önüne geçmiyor. Tarih sadece bir referans noktası ve yaşamın bir parçası, fakat tümü değil. Oyundaki bu denge ve karakterlerin çizimi bu oyunu sadece Türkiye toplumuna değil evrensel olana da uyumlu yapıyor çünkü seyirci tarafından hissedilen ve düşündüren “özgürlük düşüncesi, mücadele, aşk, birey olma” hali küresel toplum içinde de çok tartışılan kavramlardan.Bunun yanı sıra, bir lezbiyen ilişkinin, tüm açıklığı ve doğallığıyla sahneye taşınması, günümüz toplumunda üstü örtülen ve “görülmemeye”, “gizlenmeye” maruz bırakılan yaşamlara da ışık tutuyor. Oyun, bu bağlamda da evrensel bir nitelik taşıyor ve bu niteliği ile de her toplumun seyircisiyle iletişim kurabilme potansiyeli taşıyor.
“Benimle Gelir Misin?” ayrışmadan bir olmayı, farklılıkları kabul etmeyi, mücadeleden ve emek vermekten korkmamayı öne çıkarıyor ve temas ettiği konularda toplumsal farkındalık yaratıyor. İnsani yanımıza, yaşadığımız toplum içinde birey olma/olamama durumumuza ve aidiyetlerimize dair soru işaretleri üretiyor. Sadece Janina’ların değil, Umut’ların da özgürlük mücadelesi için bu soru işaretleri çoğalmalı Türkiye’de.
Oyunun Künyesi:
Yapım: B Planı & TOY
Yazan: Ebru Nihan Celkan
Yöneten: Sami Berat Marçalı
Dekor tasarımı: Marta Montevecchi
Işık tasarımı: Alev Topal
Orijinal Müzik: Ah! Kosmos
Kostüm tasarımı: Duygu Yetiş
Video tasarımı: Tunç Erenkuş & Sami Berat Marçalı
Fotoğraf: David Walegren
Teaser: Gizem Kızıl
Mekan yönetimi: Dilek Tora
Oynayanlar: Başak Kıvılcım Ertanoğlu, Elif Ürse
AYŞEGÜL ŞENTÜRK
İstanbul Üniversitesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Yüksek Lisans öğrencisi