Bu Defa Farklı Olur Mu Dersiniz?: “Sabıkalı Kalpler”

Ayçe Özyiğit
2,1K Okunma
  • Acaba neyi yanlış yapıyorum? 
  • Beni bir türlü anlamıyorlar. 
  • İnsanlar sadece kendini düşünüyor…

Durun, durun…  Bir tane daha vardı. Hem de en can alıcı olanı.

“Ben bunları hak etmiyorum.” 

Bir yerlerden tanıdık geliyorlar değil mi? Kendini tekrar eden durumlar ve aşina olduğumuz cümleler…Özellikle ikili ilişkilerde yeni tanıştığınız kişinin bir öncekinden farklı olacağını düşünerek koşulsuzca kapılarınızı açmak ve her şey bittiğinde kendinizi yapayalnız ağlarken bulmak… Belki bu defa farklı olur düşüncesiyle yola çıkmak ve aslında en başından beri haklı olduğunuzu bildiğinizi sezinlemek… Kendinizi ifade etmeye çalışsanız da sizi ısrarla yanlış anlamaları ve çare olarak susmaya sığınmanız… Korkmayın yalnız değilsiniz. Muzdarip olduğunuz durumdan azıcık başınızı yukarı kaldırırsanız etrafınızın tıpkı sizin gibi birbirlerine güvenmekten korkan insanlarla çevrili olduğunu göreceksiniz. Yani, o kadar kalabalığız.

Aslında çoğumuz farklı hikâyelerde de olsa, hemen hemen aynı sonu paylaşıyoruz. Güveniyoruz, inanıyoruz, umut ediyoruz; sonra bir bakmışız kimse yok. Bunu hayatın bir döngüsü olarak da kabul edebiliriz ya da yaşamın bizi yarı yolda bırakması- haydi o yaygın deyişi de söyleyelim: “Hayatın bize kazık atması.”

Jane Martin takma adıyla bilinen Amerikalı oyun yazarının “Sabıkalı Kalpler” oyunu bizimle aynı soruları soran, bizimle ortak dertleri olan ve bulabileceğimiz en doğru cevabı bulup onu bize sunan bir oyun var karşımızda.

Zengin bir avukat olan kocasının kendisini aldattığını öğrenen Ata, boşanma eşiğindeki durumundan muzdarip kendi kendine cebelleşirken bir gece evine giren hırsız Bo ve onun yardımcısı Robbie ile karşılaşır. Bu absürd karşılaşma karakterlerin kendilerini, karşılarındakini, ilişkilerini ve hatta hayatta bulundukları durumu sorgulamalarına yol açar. Karakterler bir taraftan sorular sorarken diğer taraftan da birbirlerine cevapları bulmada yardımcı olacaklardır.

Oyunun ana teması; “kendi hesabını tutamayan bir kalp bir diğerine hesap sorabilir mi?” sorusu üzerinden işleniyor. Aklımızdaki çıkmazları bir bir masa üzerine serip bizi kendi sorularımızı sorup yanıtlarını aradığımız, kendi hesabımızı yine bizzat kendimizin tuttuğu bir yüzleşmeye davet ediyor.  Bir yandan “kimseye güvenmeyin” diye bas bas bağırırken, bir yandan da yalnız başımıza hayatı çekip çeviremeyeceğimizi sinsice gözümüzün içine sokuyor. Her seferinde yenilgiyi kabul etmiş taraflar olarak bir defa daha içimizden tekrarlıyoruz: “Belki bu defa farklı olur, hep kaybeden taraf ben olamam ya!”

Sabıkalı Kalpler oyununu dilimize çeviren isim Füsun Günersel. Koreografi İbrahim Ulutaş’a, dramaturgi ise Sündüz Haşar’a teslim edilmiş. Dekor ve kostüm tasarımı Zeynep Erdem’in ellerine bırakılmış. Ben oyunun dekorunu çok beğendim. Kullanılan tüm unsurlar konuyla çok başarılı bir uyum sunmakta. Oyunun yönetmen koltuğunda ise benim çok sevdiğim usta bir isim oturmakta: Ayşe Lebriz Berkem. Elinin değdiği her işte büyük başarılara imza atıyor Berkem. Oyunu izlerken siz de göreceksiniz ki bu konuda yanılmıyorum. Oyuncu kadrosunda ise Dilhan Naz Özgülüş, Ayşe Yazıcı, Kayhan Açıkgöz, Uluç Özkok ve Meriç Cınbarcı yer almakta. Kadroda yer alan her bir isim işinin ehli. Her oyuncu sahnede üst düzey bir performans sergiliyor ve her biri ayrı ayrı alkışı hak ediyor. Ayrıca, oyunun başarısında katkısı büyük olan yönetmen yardımcısı Cihan Barış Özkan, afiş-video tasarımında Gülay Ayyıldız Yiğitcan, müzik direktörü Anıl Önder, ışık tasarımında Kemal Yiğitcan, uygulamada Tugay Görmez ve asistanlar Senay Arslan ile Cansu Arslan Saran‘ı da tek tek tebrik etmek gerek.

Size şu kadarını söyleyebilirim ki, karşınızda emeği buram buram hissedeceğiniz, keşke bitmeseydi diyeceğiniz o büyülü oyunlardan biri var.

Sevmesine çok seveceksiniz, ama Sabıkalı Kalpler yine de sizi bir noktada ikilemde bırakacak. Sorularınız olacak: “İnsanlara güvenmeli miyiz? En yakınımız dediğimiz o kişi bile bizi yarı yolda bırakır mı? Dürüst olmak her zaman işe yarar mı?”

Oyunun bu sorularınıza cevap vereceği beklentisine kapılmanızı istemem. Oyun size sadece en iyi cevapları kendinizin verebileceğinizi söyleyecek. İnsanoğlu olarak her birimiz ayrı bilinmezliklerle kaplıyken de kimsenin doğru cevabı bilemeyeceği gerçeğini bir defa daha kulaklarımıza fısıldayacak.

Ben yine de sizin için büyük büyük puntolarla bir kerecik daha tekrarlayacağım. “Her zaman güvensizlik göstermek, her zaman güvenmek kadar büyük bir yanlışlıktır.” demiş Goethe. Ama şunu göz ardı etmemek gerek: “İNSANIN DOĞASINA GÜVENMEMEK” … Belki de en doğru olanı budur… Kim bilir?

 

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku